dünyanın en ahlâksız pis ve namussuz adamının bir hayvânî hırıltısından bir hakîkat ışığı çıkıverse gayriihtiyârî, onu kapar giderim, arkama bakmam bile. sormam verdin mi, diye. hani hikmet kayıp malımdı? nerede bulunsa alınmalıydı. aldım. çünkü hikmeti seviyorum.
felsefe neydi? hikmet sevgisiydi.
mesaj, verende değil alanda. yerde gördüğün bir kuru yaprak bile bir kitaptır okuyana. ben de bir yaş yaprak uzattım. sevin değil, anlayın istedim. çünkü anlasanız bir miktar seveceksiniz de belki beni. yaş olduğum için değil, yaprak olduğum için.
istedim ki işe gidip gelen robotlar evlenmek ve çocuk yapıp emekli olmak dışında bir şeyler düşünsün artık. istedim ki artık “fizik ilmi” filân diyen, “merkep” demezden evvel “affedersin” diyen, “eskiler ne güzeldi” diye iç çekenler tükensin. istedim ki keçi sakal bırakıp internet sözlüklerinde klavye sallayarak ahkâm kesmekle felsefenin hiç ilgisi olmadığı da bilinsin. istedim ki okumayı sevmemekle övünenlerden kaçılsın, okumayı sevene iyi okumak sevdirilsin. istedim ki intihar etmezden evvel yaşamak, bir kere olsun, denensin. güzel çünkü kendisi. hiç de fenâ değil.
bir şey dikte etmedim. baktığım bir yön vardı, bakın istedim. işaret ettim.
hayatta kalmak yerine yaşamayı salık vermiştim.
kimlik yerine kişilik, mümkünse de kendiliği…
huzurunuzu kaçırmaya geldim, demiştim. kaçtı mı?
felsefe yavaşlamaktı, yavaşladım. yavaşlayınca da bir şey fark ettim.
bön ve ham ve yobaz bir takımları için hayatta doğru olur bir tek. ne acı… doğru ki denktir iyiye onlarca ve güzele de elbette. onlar için yeşil ışıkta geçmek vardır bir de kırmızı ışıkta da durmak. iki şey vardır hayatlarında ve sana da bunları dayatır. işe yaramasını, yâni faydalı olmasını, yâni iyi olmasını da duymuştur bir yerlerden ama zâten doğru olması, etik olması, câiz olması, yasal olması iyidir de bir şeyin. ne bayağı… güzelliği söylemiyorum bile. etik olan estetiktir de onlarca. ne kaba… nezâket de nesi? yasal olması mühimi. kapalı yerde sigara içmemeni söylerken doğru söylemektedir ve doğruyu söylediği için iyidir ve güzelliği de oradan gelmektedir. yâni bunun nâziği, ricâsı, istirhamı filân olmaz. doğru doğrudur ve kâfidir.
bunlar nispeten kültürlüdür “iyi yeter”cilerin yanında. faydalı olsun yeter, derler bir şeyler ve kurnazdır. hatta zekidir bunlar ve bir şeyin sadece ve sadece işe yaramasına göre değerlendirirler. bunlara göre müzik de felsefe de boş iştir. hatta dürüstlük de çünkü faydalı değildir. ilk grup bunları kurnaz bulur, bu grup onları saf bulur.
işte bunlar, orucun faydalarını filân sayarlar. faydalı olmak zorunda filân değildir ki ritüel. ritüel ritüeldir ve doğrudur; işte o kadar! on binlerce yıldır bir avuç zengine koşut milyarlarca yoksulun yaşadığı bir dünyada fakirlerin halini anlamak saçmalığını uyduranlar da bunlar. zenginlerin hâlini ne zaman anlayacağız?
doğrucular için sarı ışık gerginlik vericidir rahatlatacağına. kırmızı ışıkta durmak doğrudur. hatta yeşil ışıkta geçmek zorunda olmaktan biraz daha doğrudur. iyi midir? yerine göre değişir. faydalıdır belki bâzen ama her zaman şart değil. güzel mi? bilmiyoruz. güzel olduğu anlar da vardır ve belki yoktur da. ayrıdır ama hepsi birbirinden.
mimarlıktaki sağlam, işlevli ve estetik olması üçlüsünü hatırlayın. bir bina sağlam olsun ama sadece sağlam olsun dersek hiç kullanışlı olmaz. dolu bir boşluksuz, odasız kütleyi koyarız mısır piramidi gibi ve kalır sana on bin yıl sapasağlam. iyi nerede? bir işe de yarasın dersek o pırıl pırıl bir cesâret ile savunduğun yobaz doğrucu davutluğunu bir kenara bırakıp ne yaparsın? tâviz verirsin. evet, tâviz… sağlamlık yâni doğruluktan tâviz verirsin iyi için. bu, sağlamlığı yok edeceğin, doğruluğu hiçe sayacağın anlamına gelmiyor ama sınırları zorlarsın, esnetirsin.
köylü için bir şeylerin işe yaraması yeterlidir ve köy imamı için de sevap-günah vardır. meselâ mevlevî olmaz köyde. bunlar mûsikîden anlar, cehennem ve ateşten değil, edepten bahseder, zarâfet ve estetikten bahseder; şiirdi, aşktı, bunları konuşurlar. ilk iki grup çocukluğumda etrafımı sarmıştı. yâni “doğru olsun kâfi” diyenler ve “faydalı olsun kâfi” diyenler… oysa gayesi hakîkat ve güzellik olanı anlamazlar bunlar. sırf güzel durduğu için ve zevk için bir biblon vardır ve ilki seni mâlâyâni işle uğraşmakla, ikincisi de yaptığının para etmediği ile suçlar. her iki ihtimalle de aşağılanırsın.
siyasetçiler, tüccarlar, faydalı ve doğru arasında bir yerdedir. ikisi de bu ikisi dışında olanı bilmez pek. bir şey ya doğrudur ya faydalıdır, başka ne olabilir ki?
üçüncü değer estetiktir ve bu az kelleye nasiptir. zevk ister, bir miktar eğitim ister ki sanat eğitim ile gelişebilen bir damak tadıdır. entelektüel gelişimin zirvesi de bence doğru, iyi ve güzel arasındaki farkı iyice görmek ve karıştırmamak.
bu zirvenin ikinci ayağı da bu doğru/iyi/güzel değerleri teori ve pratikte ayrı ayrı değerlendirmek. yâni belki doğruyu savunuyor ama uygulamıyorumdur. john stuart mill gibi, bir pragmatist gibi iyiyi, faydalıyı uyguluyor ama bu yüzden kendimden tiksiniyorumdur. güzeli yaşıyor ve zevk alıyorumdur ama savunmuyorumdur.
bir gaspar noé filmini izleyin. güzeldir, çok güzeldir. yaramaz, hiçbir işe yaramaz. doğru filân değildir, ahlâksızcadır. işte, ilk bahsettiğim grup için yeterlidir ahlâksızca olması üzerini çizmek için ve ikinci grup için de faydasız olması. ben de diyorum ki güzellik diye bir şey de var. yeterince sağlam ve yeterince işlevli bir binanın kendi iç estetiği vardır belki işlevinden gelen, kuru da olsa. ona güzelliği de katmak demek, sağlamlık ve faydayı biraz daha inceltmek, ip cambazı olmak demek. işte ben daha da ötesini söylüyorum; hakîkat, güzel olmak zorunda bile değildir. acı olmak zorunda da değildir. hiçbir zorundalığı yoktur. hakîkat sadece hakîkattir.
işte ben de bu yüzden, huzurunuzu kaçırmaya geldim, demiştim. ve bu yüzden yavaşlamıştım.
bunlar fevkalâde nâzik mevzûlar.

*omurga 2.etik 3.estetik acı aforizma ahlak akıl anlam aşk ben bilim cemiyet değişim doğa duygu edebiyat estetik etik evrim felsefe hayat insan kitap mimesis mutluluk nietzsche psikoloji roman sanat sevgi sinema sosyoloji söyleşi sürü tekamül tin us varoluşçuluk zeka çürüme ölüm özgürlük şair şiir şizofren
kanaatiniz nedir?