ben

insan (/yazan/ mimar/eğitmen)

tümellerin peşinde olmakla, onların benim peşimde olması arasındaki farkı anlayamadım hiç; evet, meselem tümeller.

yeterince yakından bakarsan yeterince çirkin bulursun beni ama çirkinleşmekten münezzeh bir yere doğru bakıyorum.

seninle orada buluşalım.

2010 yılında, mimarlık eğitimi almış olarak tasarım hayatıma tekrar başladım. tekrar diyorum çünkü hep tasarlarız, bilerek bilmeyerek… ama bunu bir doğruluk/iyilik/güzellik optimizasyonu olarak görmek ustalık işi. ben tasarımı mimarlık ile sınırlı görmeyenlerdenim. yazdım, düşündüm, okudum ve asıl yolun/yolculuğun hakikat’i aramak olduğunu anladım. edebiyata da felsefeye de küçük yaşlarımdan beri ilgiliyim ama gerçekten ciddiye almak ve bir zihin sporunun ötesinde görmek son yılları buldu. bu da bu topraklarda dışlanmayı, öteki olmayı, alkış görmemeyi göze almak ve kıyıda, eşikte yaşamak demek. ve bir kere eşikte yaşamak, eşiğe bağımlı olmak demek. felsefe ve edebiyatın zehirli bağımlılığı budur işte; bir kraliçe karınca gibi devamlı hamile olmak…

basında emre timur için tıklayınız…