ankara’da palyaço

  • 2 dakikalık bir metin-

2014’ün o karanlık ve soğuk, son aylarında, “kurtuluş acı çekme yoluyla gelecektir,” diyen dostoyevski’nin saint petersburg’u gibi bir şehirde, o bürokratik günah şehri ankara’da, yalnız bir adam doğum sancıları çekiyordu. karanlık ve yolunda gitmeyen, sisli ve belirsiz bir hayatta, üzerine üzerine gelen kızılay sellerinde yürümeye çalışırken, kafasında, aklından hiç çıkartamadığı bir tek kişi vardı: palyaço. binlerce yıllık aşağılık insan medeniyetinin kustuğu istenmeyen çocuk… yalnız adam, kendi çağından, yaşantısından tiksinirken, doğrular ve gerçekler arasında bocalarken, erdem ve bilgeliğin, güzellik ve adâletin varlığına da inanmaktan kendini alıkoyamıyordu.

soğuk ankara sabahlarında cesedini sürüklediği sömürge merkezlerinde gün boyu sömürüldükten sonra, akşamları da cesedini başka bir sömürge merkezine sürüklüyordu, evine. ışık, umut, hayat ve planların bulunmadığı bu çağda aklından bir türlü silemediği palyaço, özünü aramaktaydı çünkü bir “öz” vardı, olmalıydı. fakat o “öz”ü bulsa bile, bu korkak palyaçonun ne işine yarayacaktı ki? demek ki korkulardan arınmak gerekiyordu. kendisine uzanacak bir dost elinden bile ürken, gülmek için ciddi sebepler arayan ve hiç unutmadığı, o ilk ankara günlerinde kurtuluş parkı’nda kaldığı otelindeki grili kızları ve derviş bey’leri düşününce, korkularından arındıktan sonra yapacak son bir şeyin kaldığını anladı: eyleme geçmek!

öğretmen aramak boşunaydı. bilge, yalnız adamın kendi içindeydi. ne yapacağını sordu bilge’ye palyaço. “makyajını sil,” dedi bilge ve makyajın altında parlayan bir “öz” göründü. belki biraz çarpık, biraz çirkindi ama öz, sâhiciydi. korkuyordu “öz”ünün görünmesinden yalnız adam. korku doluydu hayat. korku ve şüphe… her yandaydılar. onlarla yazarak savaştı yalnız adam ve yazdıkça arındı. yazış arınıştı.

tek bir şey kalmıştı. bilge olmak yetersizdi, put gibi. küçük putları kıran büyük put, ibrahimî mizah anlayışıydı. putlar putları kıramazdı; ibrahim olmak lâzımdı. eyleme geçti yalnız adam. doğum yaptı doğum gününde; 2015, ilk bebekti ve liste önce kendisine buyruktu. yazınca okudu ve okuyunca eyleme geçti. unuttu, iyileşti.    

(hikâyenin tamamı…)

*omurga 2.etik 3.estetik acı aforizma ahlak akıl anlam aşk ben bilim cemiyet değişim dolunay doğa duygu edebiyat estetik etik evrim felsefe insan kitap kötülük mimesis mutluluk nietzsche psikoloji sanat sevgi sinema sosyoloji söyleşi sürü tekamül tin us varoluşçuluk zeka çürüme ölüm özgürlük şair şiir şizofren

“ankara’da palyaço” için 3 yorum

kanaatiniz nedir?

%d blogcu bunu beğendi: