on kala filozof

  • 2 dakikalık bir metin-

on gün kalmıştı, on yaşıma girecektim… dokuz yaşını bir kez görmüş her ölümlü gibi ben de yaşamın tiyatro olduğunun, her şeyin bir parça komedya ve beraberinde de bir parça tragedya taşıdığının farkındaydım. o yıllar, ben dâhil her şey bir sahne karakteri, bir karikatürdü aslında. fizyolojik devrim öncesi her çocukta bulunan filozofluk bende de vardı ve henüz gülmemeyi öğrenecek kadar büyümemiştim. büyümemiştim; o günler, gülmek pek de ayıp değildi.

on gün kalmıştı, on yaşıma girecektim… günlerim, diş fırçalamayı sevdiren tiyatro oyunlarını, çizgi filmlerin nasıl yapıldığını ve çocuk taşıyan leylekleri düşünmekle geçerdi. on yaşına on gün kalmış her çocuk gibi ben de zâten kendisi karikatür olan hayatı bir de üzerine mizah ekleyerek anlatan ve bunu zâten kendisi mizâhî olanlara sunan dergilere yanaşacak kadar çocuktum, cebindeki paraya kıyamayacak kadar da yetişkin… bilirdim, elim azıcık uzanacak olsa erişecektim ve bu erişme en azından bir kahkaha ile sonuçlanacaktı, üstelik “en azından”… günlerim, iki de bir aklıma gelen karikatür sahneleri ile ütopikleşecek ve yolda gördüğüm herkesin tepesinde bir konuşma baloncuğu hayal edecektim. normalde, düşünülmesi bile “ayıp” olan her şey, o sihirli beş dakika boyunca, dergiyi karıştırdığım süre boyunca ayıplığını yitirecek ve bu beş dakika bana, ayıbın aslında gülmeyi ayıp sayanlarda olduğunu gösterecekti.

on yaşıma on gün kalışının üzerinden bir buçuk kere on yıl geçti. şimdi her şey biraz daha drama, hayat daha siyah beyaz… gülmek ayıp şimdi, güldürmek de öyle… durduk yere gülenlere verilen “sevimli” sıfatının yerini şimdi “deli” aldı. oturup düşünüyorum hangisi daha gerçek diye: acaba her şeyi karikatür algılamak, karanlıktan korkmak, aynanın arkasındaki adamı komik bulabilmek ve sabah olduğunda uyanmayı istemek ne kadar yanlış olabilir! tecrübe dediğimiz şey, kendi içinde tutarlı yanlış bilgiler topluluğudur; felsefe yaptığını sananların çoğu, kendi moral bozukluklarına teselli olsun diye, yine düşündüğünü sanmış olan başkalarının laflarını ezberleyip söylemeyi düşünürlük addederler. asıl düşünürlüğü, bir karikatür dergisinin kapağındaki resmi anlamaya çalışırken aklına komik şeyleri getiren çocuk yapar ve o çocuk, çocukluğunu yitirmediği sürece de düşünür olarak kalır. hepimiz bir kez filozof olduk: ona on kalıncaya kadar hepimiz filozoftuk aslında.

*omurga 2.etik 3.estetik acı aforizma ahlak akıl anlam aşk ben bilim cemiyet değişim dolunay doğa duygu edebiyat estetik etik evrim felsefe insan kitap kötülük mimesis mutluluk nietzsche psikoloji sanat sevgi sinema sosyoloji söyleşi sürü tekamül tin us varoluşçuluk zeka çürüme ölüm özgürlük şair şiir şizofren

kanaatiniz nedir?

%d blogcu bunu beğendi: