yalnızlık

yazan:

  • 2 dakikalık bir metin-

yalnızız…

savaşırken, sevişirken, ölürken ve doğmamışken de…

en sevdiğimiz ile sarılmış hâldeyken, etrafımızda on tur koli bandı ile sarsanız bizi ve aynı sâniye ve sâlise öldürseniz, yine de yalnızız. pascal ne der?

“yapayalnız ölürüz!”

aramızda hep bir kapanmayan boşluk, hep o tuhaf uzayda sürüklenen yarım elma imgesi ile yaşar ve sırf yalnız olmadığımızı ispat için temas edecek bir ten ararız da ürpeririz buz gibi, değsek de değemesek de.

işte dört dehşetin üçüncüsü budur ve bir stadyumda da yalnızız, orduların içinde de çölde olduğumuz kadar. bunu hissederiz ve akvaryum balığı olduğumuz cenin günlerimizi özleriz. sonra kıvrılırız, büzülürüz ve hüzünleniriz. yanımızdaki ile bir değilizdir çiftleşsek, çiftlensek, birleşsek de. değiliz…

yapayalnız yaşarız!

âşık olmak da hep olduğu gibi iyi bir illüzyondur.

illüzyon ne demek? tavşanın çıktığı yeri şapka gibi göstermek. işte birliktelik illüzyonu ile ortak hesaptaki sosyal medyalarınız, sarılmış bin kareniz, aynı renk giyimleriniz, bir elmanın iki yarısı pozlarınıza rağmen aranızdaki bitimsiz mesafenin farkındasınız ve “ben” kelimesini aldatma telakkî edişiniz, birbirinizin telefonlarını, günlüklerini rahatlıkla karıştırıyor olmanıza rağmen yalnızsınız, hem de yapa-yalnız. iki ayrı “ben”in sun’î toplamı ile plastik bir “biz” imitasyonu olmuşsunuz ve kabahat ve iftiharları grupça göğüslemek kendinizi unutmanızı ve anksiyetetinizden kurtulmanızı sağlıyor. şunu da bârizce biliyorsunuz ki “ruh eşim” dediğiniz sevgilinizden çok farklı düşünüyor ve deneyimliyorsunuz. birbirinizde hiçleşmek için harcadığınız emeği dikkate almazsak pekâlâ farklı hayatlardan gelmiş iki apayrı bireysiniz.

önce şu ağzınıza yapışmış “biz” lafından ve siz olmayanlara kullandığınız “siz” hakaretinden bir kurtulun hele. ben dediğiniz şeyi yaratmak uzun sürebilir ama önce kimlikten sıyrılıp kişiliğe, kişilikten de kendiliğe hicret edin. vicdanlarınızın etrafına kırmızı, sarı, yeşil yuvarlaklar çizin ve kırmızıdan içeriye kırk yıllık eşinizi bile sokmayın. orası sizsiniz. oraya -iyi niyetle bile olsa- ayak basan sizi işgal eder.

cennet ve cehennem biletleri de teker kontenjanlı, biliyorsunuz.

ölürken olduğu gibi yapayalnız doğarız!

“yalnızlık” için 4 yanıt

  1. […] kimse masada duran cüzdan gibi kapılmayı beklememektedir. tam tersine, herkes siz yokken de yalnız, varken […]

  2. […] yalnızlık… terk edilebilir olmayan tek şey… gittiğin yere seninle giden, kovsan da gitmeyen… kalabalığa hasret ve meftun yanlarımıza koşut, tiksinti ve kaçışlar ve yalnız kalışlar… emânet gülüş veya borç selamlar, ikinci el dostluk ve günü geçmiş insanlar… her şey, her şeyin geçmiş son kullanma târihi. çürümüş. vicdanlar gibi cemiyetler de çürümüş ve tabiî, bu ikisi arasının sıkışmışı insanlar da öyle. mide bulandırıcı samimiyet rolleri, rol olarak bile kötü. kendi simülasyonuna benzemeye çalışan, maskesini kendi sanan tek tür… insanlık, ah o insanlık… ölümden önce ve bir anlık…“ben” derken “sen olmayan” dediğinin farkında, severken buna mecbur olmadığını ve sevilirken alternatifsiz olmadığını anlayan, tepesinden tırnağına irrasyonel seçimler ve kıvranışlarda olduğunu sezerek yaşayan, korku ve şüphe içinde bir zavallı olarak öleceğini bilen, olabilecek miyiz?tiksinti… beş para etmez bir zavallı ile farkımızın kalmadığını anladığımız inkâr dolu anlar ve tiksinti… hayat boyu küfrettiğimiz ile tek fark aynamızdaki! yaşamak için mi, ölmek için mi sebepler buluruz veya ararız? hangisi lâzım bize?bana mutluluğun hayatını yaşayabilir misin abidin? […]

  3. […] mutlak yapayalnızlık… […]

  4. goncak avatarı
    goncak

    Yalnızız hemde fazlasıyla..

kanaatiniz nedir?

önceki
sonraki

emre timur sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et