istenç acıtır

yazan:

  • 3 dakikalık bir metin-

istenç acıtır!

bu ibare buddha’nın öğretisinden çıkardığım bir aforizma. belki de şöyle devam etmeli,

az iste kurtul!

bu eski hint çağrısı üzerinde çok düşünüyorum son günlerde. mutluluk üzerine çalıştığım uzun yıllardan sonra bazı sonuçlara vardım. onları özellikle de buddha öğretisi ve stoa öğretisi perspektifinde özetlemek istiyorum. bizzat tatbik etmeye çalıştığımı, deneme yanılma sürecinden geçirdiğimi de eklemek istiyorum.

1-mutluluk temel gayemiz. ona nasıl ulaşacağımız ve tanımı kişiye göre değişiyor ama ana gaye hep o.

2-kendi tanımımca; sıkıştırınca haz, çok sıkıştırınca orgazm olan, gevşetince huzur olan şeyin adı mutluluk.

3-mutluluğa nasıl ulaşmalı formülleri genelde çöptür ama nasıl yıkılacağını kesine yakın biliriz. o yüzden onu yıkanların uzaklaştırılması suretiyle kendiliğinden diriliyor, diyebiliriz.

4-acı diye bir şey var ama türlerine bakılırsa plastiği ve orjinali var. esas acı tensel acıdır ve onu doğa bizden çok evvel icat etmiştir ama tinsel acı, bizzat bizim tarafımızdan icat edilmiş ve kullanılagelmiştir. yani tensel olan maruziyet, tinsel olan vehim.

5-tensel acılardan aklı kullanmak suretiyle biraz kaçılabilir ama hayatta sahip olduğumuz acıların çoğu baş ağrısı, yanık, kesik, karın sancısı, mide bulantısı gibi şeyler değil, ayrılık, utanç, hasret, özlem, hınç, nefret gibi acılar.

6-acıların azaltılması bizi mutsuz kılan şeylerden uzaklaştırıyor, yani dolaylı olarak mutlu ediyor.

7-bu önerme çok önemli; istekler mutsuz eder. mutsuz ediciler içinde en büyük alanı istekler kaplar. buna döneceğim.

8-mutsuz edici ortamlar vardır, kaçmalı; mutsuz edici kişiler vardır, terk etmeli; mutsuz edici durumlar vardır, bakış açısı revize edilmeli.

9-bir şeyi istemek demek bir şeyin şu an eksik olması demek. nesnesi bulunmayan ihtiyaçlara nesne uydurmak demek. susamış ve ağzım kurumuş ise canım limonata istiyor değildir. öyle sanırsam hem susuzluğun acısını, hem limonatasızlığın acısını çekerim, yani acımı arttırmış olurum. oysa susuzluk, bir nesneye sahip değildir.

10-isteklerimiz hiç tam olarak doymuyor ve devamlı artıyor. doyar gibi olduğu an yerini yenisi alıyor. hep istiyoruz, daha çok istiyoruz ve isteklerimizi ihtiyaç sanmaya başlıyoruz. o şey bir bakıma zorunlu bir asgari oluyor ve aşağısında mutsuz olunması gerekiyor. oysa istemek yalnızca istemektir.

11-isteklerden arınmak teknik olarak mümkün görünmüyor ama ihtiyaç görünümlülerini tekrar istek formuna dönüştürmek fena bir ilk adım sayılmaz. istek olanları ise tercihe dönüştürmeli. evet, istekleri tercihlere dönüştürmek hafifletici.

12-hiçbir isteğin rasyonel bir temeli olamaz. yani onu istemenin lüzumu hakkında bir kitap da yazanız boştur çünkü istemek kişisel ve keyfi bir seçimdir. diploma istemek, bir eş istemek, iş istemek, işe gidecek bir araba istemek, çocuk istemek, güzel görünmek istemek… hepsi de temelsizdir.

13-istemeklerle birlikte şüphesiz istememekler de var. yani istemiyor olduğumuz şeyler de mutsuzluk kaynağı. o da şu anın, tam şu anın fazlalıklara sahip olduğu varsayımına dayanıyor. özlenen şey tamlık. isteyerek eksiklik şikâyeti, istemeyerek fazlalık şikayeti var. oysa şu anı olduğu haliyle kabul etmek bizi istemek belasından kurtarıyor.

yani özetle, çoğu acı arzudan doğar, çoğu arzu da keyfidir.  

kanaatiniz nedir?

önceki
sonraki

emre timur sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et