bir an, kaç saniyeden oluşur? veya bir saniye kaç andan?
anı yaşamak deyip duruyorlar. peki, yaşayalım. ben “an” derken bile bin tane an geçiyor. hangisini yaşamalıyım? yaşamak istediğim ana niyetlenirken bile ense tıraşını izlerken buluyorum kendimi koşmakta olan anın. kaçtı! birlikte yaşamaya niyetlendiğim, ciddi düşündüğüm an, kaçtı.
peki, öyleyse gelmek üzere olan anlardan birisini seçeyim de yaşamaya niyetlendiğimde yanı başımda olsun. yo… bu da olmuyor. ben onu yaşarken gelmemiş oluyor, tam yaşıyorum derken hızlıca geçip gidiyor yanımdan.
an, diyelim bir saniye ise iş daha kolay. bir dakikaysa en kolay. işte şimdi seks ve uyuşturucuya koşabilirim. en iyi anlar öyle geçiyor. kokain kullanmalı ve bolca sevişmeliyim. bunun sürdürülebilir tarafı ne peki? ya da bunun nesi bilgece, nesi erdemlice?
tabii seks ve uyuşturucuya uyku ve yemeği de eklemeli. onlar da zevkli. bu bir hayvan yaşamı oldu gibi. bir sokak köpeği de böyle yaşar ama sanırım derdim bundan ötesiydi. hani her yerde çığırtkanlığı yapılan o “carpe diem”?
bizi erdemli kılan, dürtü erteleyebilme becerisi yani uzun vadeliler için geçici sıkıntılara katlanış sanırım. irade buna deniyor. diyet yapıyorsun altı ay da sonra forma girmiş olmanın tadına varıyorsun. bir yıl dişini sık sınava çalış da hayat boyu keyfini sür. yani hep ana kafayı takarsam o sıkıntıya da katlanmam. anı yaşayanlar fareler, böcekler, çocuklar ve aptallardır.
kastedilen gelecek ihtimallerde boğulmamak ve geçmiş değişmezlerle dertlenmemekse, adında bir sorun var. nereyi kurtarmalıyız, hangi anı, hangi zamanı ki yaşam kaliteli olsun kurtarmayanınkinden?
lafı daha fazla dolandırmayayım. ben nerede yaşıyorum, onu diyeyim. bunu denedim. öncelikle anda filan değil. dakikada da günde de değil, yoksa yarınki dersime çalışamam bugünden. yıl desem lezzeti kaçıyor günün, saatin. vallahi bence bu işin ortası haftadır efenim. yani perşembenin iyiliği için pazartesiden vazgeçebilirim ki hafta otalaması tutsun. salı güzelse salımı yaşarım; cuma günümü berbat edeceksem bile yine hafta ortalamama bakarım. bir yıla elli iki güzel güzel hafta koyarım, gerisi gelir. ben haftamı lezzetlendiririm, yıllar kendi başının çaresine bakar. ben haftamı lezzetlendirdikten sonra lezzetlenmeyen yıllar utansın.