malèna hakkında

yazan:

  • 2 dakikalık bir metin-

dünyanın en güzel kadını olan monica belluci’nin oynadığı malèna filmi hakkında konuşalım. ha, ikinciyi, üçüncüyü filan tartışırız; nitekim benim de bir iki adayım olabilir ama resimde davinci, felsefede aristo nasılsa güzellikte de birinci tartışmasızdır.

cemiyetin kıskançlık yüzünden ferdi linç etmesi filmleri hep dikkatimi çekmiştir ki geçenlerde önerdiğim saygın vatandaş da o minvaldeydi. bunun yanı sıra diyebilirim ki izlemediğim ikinci dünya savaşı filmi kalmamıştır. işte malèna bu iki tanıma da giriyor.

italya’nın mütevazı bir kasabasında dünyanın en güzel kadını olan -senaryoda da öyleydi- malèna yaşamaktadır. kendi işinde gücünde, kimseyle de fazla yüzgöz olmadan yaşamını sürdürmektedir. kocasıysa savaşa gitmiş fakat dönmemiştir. o salak hitler bulduğu her cephede savaşmayı çok sevdiği için, kuzey afrika’da ingilizler’e karşı italyanlar ve almanlar birlikteydi. hitler azla yetinse tüm avrupa’yı fethederdi ama rahat durmayıp rusya’ya dalınca sonu geldi…

her neyse, bu bir bahsi diğer.

yerel halk -bundan sonra “sürü” diye sesleneceğim- nefret eder malèna’dan. bilhassa kadınlar kıskançlık komaları, kıskançlık nöbetleri filan geçirmekten perişan olurlar ve ne yapıp edip tüm erkeklerin gözünün düştüğü bu “şırfıntıyı” yok etmeye çalışırlar. nefretin derecesini izleyip görün. sürü pek sever lincin böylesini. organizma, yabancı unsurlara saldırır, yok eder.

dünyanın en nezih kadını bile kendisini daha az kadın gösteren bir kadına duyduğu kıskançlık ile dünyanın en kötü yaratığı haline gelebilir.

aslında filmdeki en kadın şey malèna’dı. toplumun kadına bakışı, dediğimiz zaman toplumu cinsiyetsiz kılmış oluyoruz; aslında kadının kadından gördüğü zulüm gibisi yok.

tabii tüm bunlar genç bir ergenin gözünden anlatılmakta, içinde yanmakta olan imkânsız aşk bir yana malèna’ya acıma duymaktadır. halkın “fahişe” haline getirdiği malèna’ya bir insan gözüyle bakabilen sadece odur. onu istemekte, onun düşlerini görmekte, onu dikizlemekte ve yalnızca onunla olmak istemektedir.

filmin sonunu söylemek istemiyorum ama o, kasabalı kadınların meydanda paramparça ettiği, fahişe diye adı çıkmış onurlu kadın, pazardan evine doğru elinde torbalarla yürürken ve kendi cellatlarına  “buon giorno” yani günaydın derken, nasıl da mütevazı, nasıl da asildi.

kısacası, izleyiniz.

kanaatiniz nedir?

emre timur sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et