dert, vakit geçirmek, dertlerden uzaklaşmak ise, renklerine göre dizdiğiniz çok satanları ve klasikleri sırayla okuyor ve düşünmek denen varoluş yüzleşmesinden kaçıyor, arkadaşsızlığınızı unutuyor olabilirsiniz.
gözlerinizi ısıtmanız iyi olmuş.
kitap okumaya başlamak için iyi bir temel atmışsınız. artık okumaya başlayabilirsiniz.
dert, hakîkat’e yaklaşmak ise buna üç ana yaklaşım biçimi mevcut.
bilim ki en nesnel olanıdır ve en kadimîdir ve mantık ve psikoloji ve psikiyatri ile sosyolojiyi de içerir ve bunların târihini de elbette. teknolojiyi de dâhil edebiliriz. objektif okumalar için bir “nesnel” sütunumuz olmalı. iyi ve faydalı olanın peşine bu sütun ile düşeceğiz.
felsefe, teoloji, din diye de bir sütun olmalı ve bilimin “açıklama” ödevine bir “anlam” katkısı sunmalı. doğru olanı bu sütunumuz ile arayacağız.
bir de elbette güzeli arayacağız sanat, edebiyat, mimarlık sütunu ile. en sübjektif sütunumuz, en öznel ve en zevk dolu.
işte, benim okuma metodum budur. önerimdir de. önce bir bilim kitabı, sonra bir felsefe, sonra da sanat okuyorum. sonra başa dönüyorum. hakîkat’e tümdengelim yaklaşıyorum. bir konuyu kafaya tâkip at gözlüğü de takmıyorum, bir yazardan da devam edip diğerlerini ihmal etmiyorum. böylece etrafında döndüğüm, uydusu olduğum gezegen, “kitap okumak” değil, hakîkat oluyor. o oluyor peşinde olduğum ve yaklaşmayı sürdürdüğüm.
önerimdir.
(duvarında atina okulu freski olmayan bir okuma odası hayal edemiyorum.)
siz nasıl okuyorsunuz?
kanaatiniz nedir?