çift kişilik odalarda bir “kötü adam”
ne yalnız kalabilen
ne de bir başka hayata müdâhil olan
kulpunu sımsıkı tuttuğum kapıların ağzında
cereyandayım
donarım dışarı çıksam, içeri girsem yanarım
bembeyaz karakışta
yolunu kaybetmiş kar tanesi gibiyim
çift kişilik bir yalnızlığı tek başıma çekiyorum
hani
tan çığlığı sökülürken doğulardan bu yana
dudakların açardı kirpiğimi
hani
sen düşümdeyken, benim şifâlı şurubum
dipsiz uykuların memesinden damlayan sütteydi
ve ben
ucube bir oda kâbusunda boğulurken
kadife eldivenlerin okşardı mahmurluğumu
işte, tıpkı o sabahlar gibi
kentimin beyaza boyandığı ilk gecenin sonunda
son kez olsun beni uyandır istiyorum
işte o sabah, bu “kötü adam”
kapıyı sıkıca kapatıp, bir kar tanesi gibi
bembeyaz karakışta, savuracak kendini
7.1.11.38(ve yeni bir yaşamak’tan)