öğretmenler günü

  • 2 dakikalık bir metin-

bu yazıyı yazmaya muhtelif kereler yeltendiysem de kendimi hazır hissetmem zaman aldı sanırım.

bugün güzel öğretmenlerin güzel bir günü; tâcizci, dayakçı, travma üretici, çocuk nefretlisi olanlarının değil. yâni her öğretmen mahmut hoca değil. yalnızca mahmut hoca’larınki kutlu olsun.

şehrin en pis okullarının en pis öğretmenleri tarafından çocukluğu karalanmış bir hoca olarak şunu söylüyorum ki sıradan bir çocuğu sosyopat, psikopat, katil, câni vs. hâline getirebilir kötü bir öğretmen.

vallâhi komik gelecek ama daha kötüsünü tahayyül edemeyeceğim eğik çizgi çizdirilen dört kişilik sıralarda 5-10 puanlık ıq’mu bıraktım da mezun oldum. evet, eğitim zekâyı zayıflatır.

bir öğretmen-imsi insan, sınıf içinde sınıflar yapmıştı, kapitalist toplum sınıfları gibi. proletarya olanları kalabalık ve karanlık arka köşeye itmişti. burjuva grup en önde, iki kişilik, vip sıralardaydı. şimdi düşününce hayal gibi geliyor. ben tabiî ki alt gruptaydım.

“öğret-men” denen dayakçının kitaptan okuduğunu, zorla aldırılıp yüzlettirilen defterlere zorla aldırılan kalemler ile yazarken hayaller kurardım. bu nazi işkencesi bir gün bitecek ve güzel günler gelecekti.

her 24 kasım’da, vurulan yerlerinden gül bitmemiş olan tüyü bitmemiş yetimler, garîban çocukları, açı, yoksulu, bir araya gelip o canlıya kalem alırdık. yarın tekrar dövmeye devam ederdi.

diyebilirim ki birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar her gün nizamî olarak, plastik bir sopa ile parmaklarıma vurmuştur “öğretmen” ve gerekçesi mânâsını anlamadığım için yapmadığım ödevlerdi.

tek bir kerecik bile ödev yapmadım. çünkü sebebini anlamadım. pişman değilim.

çeşitli psikolojik ve fiziksel işkenceler ile, karnedeki zayıflar ile elime hiç değmeyen teşekkür ve takdir belgelerine imrenerek bakarak zor bitirdiğim okul hayatımdan, bütün kılcallarıma varıncaya kadar tiksindim, nefret ettim. yanlışlıkla öğrettikleri bir iki şey varsa da bildiğim her şeyi kendi okuduğum kitaplara ve hayata borçluyum.

neyse ki bizim zamanımızda okuldan “aferin” gelme şartı olmadan okul kazanılıyordu da fakülteye ham puan birincisi olarak girmiştim. sonra da rahmetli zeki müren’in vakfı burs vermişti.

neyse… işte öyle… kutlu olsun…

kanaatiniz nedir?

%d blogcu bunu beğendi: