türk erkeklerinin kadınla yaşadığı problemlerin kökeninde bilinç dışı denen keşiften habersiz olmaları var, kanımca. kadını tam olarak nereye koyacakları konusunda kafaları çok karışıktır. böyle söyleyince sanki yeni îcat edilmiş bir cinsiyetten bahseder gibi oluyor. bir nevi de öyledir. çünkü on binlerce yıl boyunca anne (kutsal), yâr (şehvet) ve evlât (merhamet) dışında yeni bir kadınlık oluşumu ile karşı karşıya kalmamıştır türk ırkı. iletişim kazaları da bundandır.
çözüm basittir: roman okumak. evet, erkekler, özellikle de türk erkekleri okumaz roman. daha doğrusu hiçbir şey okumaz. okuyan da târih okur ki çoğu osmanlı târihidir. yâni, içinde bilinç dışı olan bir şeyi kavrayamayan için sosyal mâcerâları okumak en entelektüel iştir. -aslı bilinç dışı olan- bilinçaltı nedir? “ayaklarım geri geri gidiyor,” deriz meselâ. adler, aşağılık kompleksi ile oraya işaret eder. “hayırlı olsun,” diyeceğine “geçmiş olsun,” diyenin dili bu yüzden sürçer.
raskolnikov, evet, öldürür kadını ama içinde onu yiyen bir suçluluk duygusu da vardır. yâni değildir insan tek parça. bastırma, yansıtma, inkâr filân gibi savunma mekanizmalarının ne demek olduğunu da hemen anlar kadın. işte pratik dünyada yaşayan, maç yapan, kahveye giden, içki masasındaki adama, yüz yıl önce keşfedilmiş olan o ‘bilinç dışı’ kavramı ulaşmamıştır daha. ulaşsa da anlamaz. düzdür çünkü çoğu.
freud keşfettiğinde, ilk îtirazı yine erkekler yapmıştı. bilinç dışının varlığı konusunda kadının zâten iç güdüsel bir farkındalığı vardır. işte bu yüzden türk erkekleri bir kadına nasıl yaklaşılacağını bile bilmez. eğitimli bir kadın onlar için hiçbir şeye karşılık gelmez. “fatal error” vermiş gibi ikide bir yemin eder, “bacımsın” filân diye. sanki soran olmuş gibi… kadın, erkeğin bilinç dışıdır fakat erkek, kadının zâten gözünün önündedir. roman okuyun sevgili hemcinslerim. mümkünse dostoyevski. cemiyet, fert ve vicdan arasında süren bir çatışma var; görün.
(bknz. ilişkiler hakkında)
(film karesi: betty blue/1986)