gözüm saplı tavanda uyanmak güneş yakışıyla
kan revan tırmalarken göğsümü yeni sabah
iliklerime işleyen aşkım balyoz gibi
inerken defalarca kafamın ücra köşelerine
hâlâ zonklamak senin düşüncenle titreyerek
yaşamak ne güzel
çöplüğün etnik çehresinde uçuşan sinek gibi
dolanırken vızıldayıp bütün bir insanoğlu
anlamadığım yüzlerden anlamadığım seslerle
bana cümle kurarken şu kalabalık hayaller
yüzlerinde bilmediğim bir dilden mimikler
herkeste mıh gibi yalnız seni görüp bilmek
sevmek ne güzel
batan güneş gibi saklanmak dağların ardına
sönen bir mum gibi sessizce küsmek karanlığa
ah terli avuçlarında sırılsıklam eğri büğrü
güzün düşen ilk kuru yaprak kadar nahif
kıra düşen ilk kar tanesi kadar münzevî ama
çamurlu toprağı içime çekerek şence
aşkımı saklayarak gün ışığından sonsuzca
güzelce yığılıp düşmek ayaklarının dibine
ölmek ne güzel
13.9.8.38