kıskançlık, eşitlik, intikam, adalet

yazan:

  • 3 dakikalık bir metin-

onda var bende yok. ondaki bende de olsun ya da ondaki bende olsun. ne farkı var? çok… bir bağlaç çok şeyi değiştirdi. onda olmasın işte, anlatabildim mi? bende olsun, onda olmasın. bu duygunun hayvanlarda da gözlemlendiği biliniyor. insanda bir kural olarak var ama yumuşak cinsleriyle. en iyimiz, “hepimizde olsun”-cu veya “hiçbirimizde olmasın”-cı. kıskançlık deniyor. haset cinsi şöyledir, karınsızlık cinsi böyledir… diyen de var ama neticede öteki öznenin yaşadığı lezzete, kaçabildiği acıya imreniyorum işte.

karıma bakma, kocamı alma şeklinde kendi sahip olduğumuzu koruma, paylaşmaktan kaçınma hissine de kıskanma diyoruz ki biraz farkı var aslında. benim kastımın özeti bu yazının ilk cümlesindeki.

buna bu biçimiyle, etik dışı, demişiz demesine de zafiyetin kendisi yok olmuş değil. yücelmiş olarak aramızda ve içimizde. çoğu kıskanç kendisinin kıskanç olduğunu kabul etmez. nezaketen “çoğu” diyorum, anlayın siz.

insanlık olarak bizler şişman ve cılız, güçlü ve zayıflardan müteşekkiliz ya hani, elma toplama işinden döndüğümüzde aramızdaki en güçlü doyana kadar alıyor, geriye çerçöp kalıyor. işte artıkları tüketenler yemeğin güzel yerini yiyeni kıskanıyor ya da ona imreniyor. işbu bu kıskanma bir dilek doğuruyor: keşke eşit olsak! yani rezilde buluşsak veya hepimiz doysak. fark etmez… ikisi de kıskançlığı dindirir. yani o güçlü de aç kalsa sürünün kalanı gibi, sevineceğiz. kafa işte…

sonra “eşitlik” kavramı icat oluyor. “ah” diyoruz, “eşit olsak”. işte bu ilk soyutlama. bir kavram icat ettik ve bu bir temenni olarak hepimize yayıldı, sindi. sonra bunu güçsüzlerden güçlülere bulaştırmaya çalıştık ki bulaştı da. güçlüler bir üst değer olarak eşitlik kavramına aşina oldu. desteklemese bile haberdar oldu ve vicdan dediğimiz şeyi de icat etmiş olduk. güçsüzler güçlülerin uykusunu kaçırmayı başardı.

ayaktakımın vicdanı olmaz. vicdan güçsüzlerin güçlülere ektiği bir truva atı. öyle ki güçlü içten içe rahatsız olsun da eşitliğe yanaşsın.

sonra kafası çalışan bir takımlarımız, kavram üzerinde çalışarak inceltme işlemine tabi tuttu. inceldi kavram, adalet oldu. yani herkes eşit bölüşsün değil, şişmana çok, cılıza az; hamileye çok, yaşlıya az.

tabii bu bir av veya meyve toplama seansının tek seferi için de geçerli değildi. zaman boyutu işin içine girdi. adalet daha kapsayıcıydı. yani bugün adil olalım değil, ömürlük bir hesap kitap neticesinde terazide dengeli çıksın lezzetimiz, emeğimiz. yani adaletin kıskançlık duygusundan başka örtmesi gereken lekeler de vardı. örneğin intikam! geçen yıl bana yaptıkları öde, acı çek! evet, biri bize bir şey yapıyor ve bizim de ona o şeyi (veya genelde on katını) yapasımız geliyor. kıskançların duygusudur intikam. çünkü “ben acı çektim, o da çeksin” temelli bir şey. işte eşitlik ve sonra daha gelişmiş versiyonu olan adalet gibi temizleyicilerin temizleyeceği bir pislik daha yüceltilmiş oldu ve adalet şemsiyesinde intikam ve kıskançlık buluşmuş, sansürlenmiş oldu.

adalet, meme ucu veya cinsel organ üzerine konan çiçek resimli sansür. kendi sevimli, örttüğü tehlikeli.

güçsüzler kalabalıktı ama hepsi toplanınca bile güçsüzdü güçlüye karşı dıştan. içeriden ise tehlikeli olmaya başladılar. yani güçlünün kalbine bir yiyici kurt bıraktılar, bu kurt güçlünün huzurunu kaçırdıkça gelecek nesillere bırakılabilecek “ahlak” kavramı doğdu. evet, adalet inceltilerek ahlaka dönüştü.

tabii bir şey hesaba katılmamıştı, güçlülerden seken vicdan güçsüzlere de bulaştı; güçlüler de teslimiyet, sadakat, itaat, tevazu gibi “erdemleri” öğrettiler güçsüzlere. “(beye/hanım)efendi” güçsüzlere “aferin” dedi güçlüler.

adil intikamcı tehlikeli değil. katlanılır icabında bir yere kadar da çarpım tablosunu bilmeyen, hesabı yanlış yapan intikamcıdan korkun siz. saç telini kopardığın için senin kolunu kopartan, sonra da adaleti sağladığı için rahat uyuyabilecek olandan korkun siz.

o yüzden biri “adalet” dedi mi tüylerim ürperir çünkü nedense o çarpım tablosu pek iyi bilinmez.

baştan alırsak,

kıskançlık “eşitliğe”, “eşitlik” ve intikam da “adalete” evrildi ve en nihayet noktasını “ahlakta” buldu bu kavramlar. ve lanet olsun hepsi de tırnak içindeydi. yargılanamaz, eleştirilemez, sarsılmaz tabusal yanları, heybetli geçmişleri ve her vicdandaki eşsiz sızısı ile insan icadı en güçlü yargıç oldular.

(kare: cesur yürek)

kanaatiniz nedir?

emre timur sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et