kentin çöktüğü mâbetti, ışıksız
ay ışığının yerde yaptığı birkaç şaka
ayna sandığımız şeyler camdı
duman solurduk, tozlara basardık
ulan, hayatsa hayattı
bizde sonuna kadar vardı
ıslıklı akşamın soyunduğu şey, eli boş bir sabahtı
kentin çöktüğü mâbetti, ışıksız
mâbette yankımız, kentte sessizlik
biri ki klişe bir şiir mısrasından fırlama betim
üçüncü el bir meyhâne masasına kazınmış sarhoşluk
veya ancak görmek zorunda kalanların gördüğü
kent duvarı mâşuklarına hitâbelerin hakkı
biri ki elinde keman, biri ki dilinde ıslık
birkaç duvar el değiştirmeden kulağımıza uğramayan cızırtı
kestiği şeylerin ne olduğunun bile farkında olmadan
sönmek adına şiirsiz bir şâirin kulak memesini buluyor
ıslığın sahibi keman çalar gibi yaparken
ne kadar kadim bir melodramda; habersiz
kenar mezarlık dimdik ayakta, bu dinletiye mıh
ıslık sahibi ussal, mekân tekil, zaman satıh
ritimdi, kalpti vesâire hani mâlûm
bu denli çok sevmek bana fenâ dokunuyor
kentin çöktüğü mâbetti, ışıksız
güzün akşamları saklanınca yaprakların altına
boş mâbet ağlamaya namzet, ıslıksız
ne vardı sanki hayatsa hayattı
bizde sonuna kadar vardı
açılmayan kapılarda dünden kalma uğultu
el feneri yolu sonlarında kılcal kahkaha leşleri
gözlerimi kapasam, kulaklarımı tıkasam
unutulmuş kamu köşelerindeki bir mâbette yaşasam
buranın tozu, aynası, karanlığı, kemanı
buranın, hani malum, ıslığı olsam
kemanlı bir ıslıkçı çıkagelse, zafer takından geçse
ıslık diye beni çalsa
kemanı çalar gibi yapsa
duvara çarpsam birkaç kez, kulaklarına sokulsam
ıslık diye beni çalsa
kemanı çalar gibi yapsa
31.10.8.38
kanaatiniz nedir?