sen nasıl saatsin, nasıl kum
ateşimi ıskaladın
parmakların yanlış kapının bozuk zilindeyken
yanmaktaydım ben zaten
içli, derince
duru, pâk ve şâirce
dönmekteydim
ıska parmakların
ıska ellerin etrafında
ve sen
tütüşe yetiştiğinde
bana gecikip dumana sarıldığında
kötüler ve çirkinler
-ah… her zaman onlar kazanır-
bin yılllık ateş dansından yorulmuştular
çekip gitmiş, durulmuştular
onlar ki onlarsız masal, şiir olmazdı
bizim birbirimize geç kalmamız lâzımdı
kâhinler bir gün söneceğimi
kum saatlerinin leşime sarılacağını
söylemişti
inanmamıştım
uyuşuk seni
söyle, şimdi ne olacak
çakmağın var mı
dumansız alevle kumun saatini
kâhinler söylemedi
29.5.21.38