kedileri hep kadınlara benzetmişimdir. erkek kedi bile biraz dişi gelir bana nedense. köpekler öyle değil. dişi köpek bile bir parça erkektir. ya da her erkek bir parça köpektir.
kedilere yaklaşmayı bilmeyen kadınlara da yaklaşmayı da bilmez. dev boyunuzla onlara doğru yürüyerek “pisipisi” denmez. kaçarlar. onları sevmenizi delice isterler ama kaçarlar. korku baskındır sevilme sevgisine çünkü. yakın bir yere çökülür. doğrudan onlara bakılır. göze sevgi damlatılır biraz. bir süre sadece bakılır. sadece… o, bu sürede güven duyar. gözünüzdeki şeyi alır, doğru damlatabilmişseniz şayet.
14 mayıs 2018’de kocaeli kitap fuarı’ndan çıkıp istanbul’a gitmiştim, kadıköy’e. doğum günümün arifesi… ilham, tereddüt, korku ve şüphe doluydum. puro kafa yapmaz; bana yapmıştı. gündüzünde olan şeyleri anlatmak istemiyorum ama gecesi şöyle… sersem ve bohem, şaşkın ve yalnızdım. yeryüzünde yaşadığımı kimsenin bilmediğini hissettiğim bir geceye yaklaşırken o iskelede, tüm seferlerin sona erdiği yazısının altında, o kediyi gördüm. yanına yaklaştım. bana bakmadı. geldiğimi bile umursamadı. kendimi hiç bu kadar ölü hissetmedim. yoktum. schrödinger’in kedisi gibi… adını da koymuş oldum. gözlerini saate saplamıştı. saat sıfırdı. doğum günüm girmişti. kedi bilgeydi. bu belliydi.
o an ötekiler’in ilhamı geldi.
kadıköy’ün gecesini adım adım dolaştım; fahişelerle, evsizlerle, kediler ve sarhoşlarla dolu bir gece… denize küfür ettim. duyan olmadı. etmedim, yine duyan olmadı. sokakta matmazel de vardı, şu da bu da… dedim ya, ilham yağmaktaydı. bir fahişenin çöpleri karıştırdığını gördüm. o da bakmadı gözüme, kedi gibi. tâkip ettim. çöpte bulduklarını sokak hayvanlarına götürdü. ağladım.
tekrar gittim iskeleye. saat sabaha yaklaştı.
kedi, bilge kedi, bana bakmadığı hâlde çağırdı beni. sevmemi istedi ama bunun için dilenmedi. kadın gibi. sevilmenin ona, sevmenin bana vereceğinden daha coşkun bir zevk vereceği hâlde dilenmedi. isteyen değil, kovmayan taraf olmak istedi.
sevdim onu. o da beni. gittim sonra günah şehrine, ankara’ya.
ötekiler’i yazdım.
bir gün, o kedi ile çekilmiş bir fotoğraf çıktı karşıma. başka bir sevilen sevmiş aynı kediyi.
hayat, dedim. hayat işte… maalesef dünya…
kanaatiniz nedir?