demokrasi doğası itibariyle ortalamanın yönetmesi ve böylece çoğunluğun itiraz hakkını en aza indirmek için -şimdilik- uydurulmuş bir sistem. iki bin beş yüz yıl önce platon yerden yere vurmuştur kendisini; okuyun.
bir grup arkadaş akşam ne yapacağına karar verirken demokrasiyi kullanmaz mesela. herkes kapalı odalarda bir fikre mühür basmaz, bu mühürler sayılmaz. genel bir istişare olur, bazıları grupta daha isteklidir, bazılarıysa çekingen, uyumlu, çekimser. bazılarının aklına iyi fikirler gelir, bunu grupla paylaşır ve olur. yani o sayım cinsli demokrasi hiç kullanışlı bir şey değildir aslında.
on çocuklu bir aile oylama ile akşam yemeği seçse her akşam şekerleme yemekten zehirlenirdi; evet, demokrasi kendi kendisini zehirler çünkü çoğunluk kendisi için en iyi olanı bilemez. zaten o yüzden çobana ihtiyaç duyar.
gurur duyduğumuz liderlerin hiçbirisi seçimle gelmiş değil. unutmayın, alparslan’ı, fatih’i, atatürk’ü halk seçmedi. halk hitler’i seçer mesela. halk bilmez ki.
halkımız nasıl? dünyayı yöneten aileler, marmara’da con madeni, lozan’ın gizli maddeleri, evlilik programı, kitap siftahı olmadan geçen ömürler… halk bu. seni, beni, bizi yöneten budur.
oy veren yığınların cahil kalması birilerinin işine gelir ayrıca. cahil halk fanatik olur, radikalleşmeye, ölmeye, kavgaya, bağırmaya hevesli olur. ve tabii itaatkar olur.
cahil olamayan bir toplumda “sana katılmıyorum” gibi lafları duyabilirsiniz mesela ama bizim memleket için bu bir rüyadır; bizde “hain” olur, “namussuz” olur, “satılmış” olur.
güçlü yasalarca denetlenen bir demokrasi iyi olurdu pekâlâ ama biz “kuş uçsun mu?” diye dönüp halka sorduğumuz için o yasalara da sahip değiliz maalesef. halka arada sormalı, her şeyi sormamalı ve de halkın tamamına sormamalı.
normal dağılım eğrisi nedir? çoğunluk, adı üstünde vasat, tanımı itibariyle cahil olmak zorunda. cahil de kendisi için bile en iyi olanı bilemez. gördüğü zararın kimden geldiğini, nereden geldiğini ve ne yapacağını bilemez; bilse zaten adı cahil olmaz. zararı hesap edemediği için kime, nasıl, hangi saiklerle rey vereceğini de bilmez.
seçimle yönetilen ülkelerde lider değişince ülke değişmez çünkü yöneten cephe zaten yığınlardır. yönetici sarayda veya mecliste değil, sokakta, dolmuşta, hastanede, okuldadır. genele bakın, yönetici odur işte.
o yüzden yönetici değişince değil halk aydınlanınca değişir memleket. halkın aydınlanması da son derece yavaş, hantal, ağır, arkadandır.
pazartesi günü sonuç ne olursa olsun, eser miktarda kıpraşmalar hariç, bahar veya matem havasına bürünmek boşuna. asla heyecan veya panik hissetmeyin. cahil halkın doğal ve yavaş evrimi neyse o devam ediyor olacak ki öyle de oluyor. bakın, halk yavaşça evrim geçiriyor. yönetici burada neden değil sonuçtur. halkın kokusu yöneticiden çıkar.
ayrıca ideolojiler de pakettir, ambalajdır ve hepsi iktidardayken aynıdır. on yıl bekleyen her ekip çürür, kokar. arada havalandırmalı, tazelemeli.
oy verici eliti kitap okuyandan, dünyayı bilenden, beyinliden, eğitimliden seç, işte o zaman gör olacakları. seçim o zaman seçimdir ve değiştiricidir. yani nefes alan her iki bacaklının eşit haklara sahip olduğu bir dünyada her şey rüzgara ve şansa göre değişir.
nietzsche’nin dediği gibi, insanların içinde olmak hayvanların içinde olmaktan tehlikelidir.
kanaatiniz nedir?