zeka üzerine
aslında bu konu hakkında ara ara yazdığımı fark ettim. aşırıya varan bir emek güzellemesi var. bu tabii kişinin kadercilikten kurtulma refleksiyle ilgili. yani hayat değiştirilebilir, demek isteniyor. iste, inan, çalış filan… dua et, adak ada, gerekeni yap ve olsun. nah olsun!
boyun biraz ufaksa fazladan antrenmanlar yaparsın da yetişirsin basketçi arkadaşlarına ama ya boyun bıdıksa? ya da şöyle diyelim, görme engellisin; çok çalışarak ressam olabilir misin? aksi bir örnek var ama o da çalışmakla değil, yine garip bir yetenekle görür gibi resim yapıyor. yani demem o ki bazı yeterlilikler, yetenekler, kabiliyetler var ki emekle kapanır cinsten değil.
zekâ şöyle, nasıl desem, kıvrak bir şey. bir kıvırma biçimi. tüm tanımları da plastik üzerinden gidiyor. siz ona elastik, deyin. elastiktir kimisi doğuştan bazı konularda. kütüğe emekle ne yaptırabileceksin? yani zeka öyle bir şey ki açığı emek ile kapatılamaz. doğuştan var olmalı yani. maalesef durum böyle.
ben böyle konuşunca çok moral bozduğumu söylüyorlar. mesela birine bir şeyi yapamayacağını söylediğimde… oysa bence olamaza olamaz demek ahlaktan. yani gaye kalp kırmamaksa ben erkenden minik bir çatlak açıyorum kalpte ki bir sene sonra tuzbuz olmasın. sen yazar olamazsın kardeşim… istediğin kadar çalış, senden yazar olmaz. ha, belki başka şey olur, bilmem ama yazar olamaz.
zekayı yetenekle eş anlamlı kullanabilirim. nemenem şeydir? doğduğunda gelir; bazı işleri nedense sevesin gelir, azıcık yaparsın birden gelişir. içine sporu da katın ki spor zekası diye bir şey de var. salt zihinsel saymayın yetenek işini, yani bedensel bir boyutu da var.
ayrıca hepimiz bazı konularda aptalızdır. kişi, kendi gelişim rotasını hisseder. herkeste bu koca bir soru işareti. yani bazıları bilmiyor neye yetenekli, neye değil. bunun sebebi eğitimdeki o salak sayısal-sözel ayrımlarına takılmak ve deha seviyesinde bir yetenek beklentisi içinde olmak. bu o kadar zor bir konu değil ki ya. dikiş dikmeyi seviyorsun, terziliğe yeteneğin var işte bu kadar basit.
yani demem o ki bir derece bön olan bir zeka belki aşırı emeklerle farkı kapatabilir ama bazı yetenekler yoktan yaratılamaz. o öyle on bin saatle filan olmaz. varsa vardır, yoksa yoktur. bu kadar basit.
o yüzden başarılı kişi de utanmamalı kendi sırrını itiraf ederken. ille çok acı çekme, aşırı emek, şans, nasip… ya kardeşim, “zekiyim” desene ya. “zekamla yaptım” desene. emek dediğin herkeste var. ayrıca bu yanlış yönlendirmedir. yani bunu duyan genç sanır ki çalışınca olur. olmaz işte olmaz, çalışsan da olamaz.
vallahi benim konserden sonra dönüp selamlayacağım bir orkestram hiç olmadı. yok yani, olsa… bir kişi bile yok şöyle arkamda destek. ha, köstek çok. ne bileyim zengin de değildik. eh. çok çalışkan da sayılmam, pek şanslı da. geriye tek bir şeyim kalıyor. o canım kıvrımlı sulu ve kaygan plastiğim. canım benim…