iki çekiştiricimiz

  • 2 dakikalık bir metin-

icat edenin değil ama meşhur edenin nietzsche olduğu bir kavram çifti var: apolloncu-dionysosçu.

apollon da dionysos da yunan mitolojisinde tanrılardır ama nietzsche’nin bunlara yüklediği anlam ve insanın iki ayrı çekiştirici yönü olarak tanımlaması mühim.

apollon; düzen, nizam, intizam, kural, yasa ve kaide.

dionysos; taşkınlık, coşkunluk, şarkı ve dans, çığlık ve seks ve aşırılık.

bu iki maddeye birkaç açıklama daha eklenebilir, üzerinde biraz çalışılabilir ama insan gerçekten de bu iki çekiştirici arasında sünen bir lastik gibi.

yoksa değil mi? belki de bu ikisinden hiç koymayınca ortada sönük bir adam kalıyor, salt apollonculuk ekleyince obsesif bir yasakçı çıkıyor, dionysosçuluk ekleyince taşkın yanları da olan biri, dionysosçuluğu daha da ekleyince titiz bir sanatçı çıkıyor belki. yani aslında hangi oranlarda ne kadar sahip olduğumuz mühimi.

bence freud süperego derken, yani ayıp, günah, toplumsal ve yasak gibi şeylerden bahsederken apollonculuktan bahsediyordu. apolloncu enerji küçülmek, azalmak, elemek ve yapmamak ister. evet, eylemsizlik apolloncudur. yani bir eyleme geçiş için apolloncu yasaklar, günahlar, yasalar filan iş görmez. bir eylemden kaçınırken iş görür bunlar. o yüzden salt apollonculuk ile dolu bir adamın bir anlamda korkak olduğu bile söylenebilir. sanatçı değil biliminsanı, mühendis, trafik polisi mesela. mükemmeliyetçiliğin de kesinlikle bu enerji ile mümkün olduğunu bilmek lazım ki mükemmelleşme çoğalarak değil azalarak mümkün olur. fazlalıkları tıraş edebilmek için azlığı arzu etmek lazım.

nietzsche delirişine yakın günlerde, son imzalarını “dionysos” diye atmıştı. taşkınlık onun için önemliydi. aslında bir sanatçı, serbest bırakılabilir bir dionysosçuluk sahibi olmalı. yoksa muhtaç olduğu taşkınlığı elde edemez. bir şarkıcı, bir şair, bir dansçı… yani dionysosçu çoğaltıcılık, artışçılık sahibi olmalı. fruedçu bakışla ide denk gelir bu kavram. idin çoğu bilinçdışıdır, günah tanımaz ve erteleme anlamaz; şimdi ve burada ister, ister, ister…

herkeste şüphesiz iki yandan da biraz bulunur ve yine herkeste her iki yan da farklı noktalarda ortaya çıkar. kimi kişi her işinde mükemmeliyetçi ve apolloncu iken bazı konularda azalma karşıtı, yani dionysosçu olabilir.

aslında buraya kadar sanki dionysosçuluk güzellemesi yapıyor göründük ama apollonculuk ile denetlenmeyen dionysoslçuluk saf delilikten başka bir şey değil. nota bilmeden şarkı mı söylenir, dil bilmeden şiir mi yazılır ve teknik bilmeden dans mı edilir? yani kısıtçı, titiz o apolloncu yan ile denetim altında coşmasına müsaade edilen dionysosçuluk tüm sanatçıların rüyası.

özellikle de roman yazarlığı için bu ikilinin dengesi çok önemsenir. dil bilmeli, mantıklı olmalı, kurallara uymalı ama tüm bunların çizdiği çerçevenin içinde uçabilmeli, bağırabilmeli, coşabilmeli… işte nihai gaye bu olmalı.

kanaatiniz nedir?

%d blogcu bunu beğendi: