pişmanım

  • 2 dakikalık bir metin-

kimisi der ki, “hiç pişman olmadım yaptığım ettiğimden.”

geçen zaman içinde bin kere gözlemledim ki birini tanımanın formülü iki: zamana ve nedenselliğe bakışını anla her şeyini anlarsın. nedensellik başka yazının bahsi ama zaman, yani değişim, yani gelişime olan bakışı konuşalım.

put, leş ve kaya değilsen değişirsin. değişmekteysen, dün dediğin bir şeyi geri alır, bugün yeni şeyler söylersin. dün yaptığın bir şey için de “keşke yapmasaydım,” dersin. der misin demez misin? diyelim mi?

geçenlerde huzurlarınızda özür diledim huzurdan. huzura çok sövmüştüm zamanında. yazılarımda da var. ona mıymıntı dediğim için özür diliyorum. kıymetli şey imiş. okudum, düşündüm, vazgeçtim.

ikincisi eşyada anlam paketleri olduğunu yazmıştım us’ta. evet, eşya bir anlam bagajına sahipmiş de eşyaya değen her nazar, bagajın kokusunu alırmış. okudum, düşündüm, vazgeçtim. yanılmışım. oysa anlam verme alışkanlıkları türsel refleksler olarak atalardan geliyor imiş. bu savımı da geri çektim.

ahlak kâşifleri rozetini de  söktüm insanlığın. ahlak, kazınarak keşfedilen değil imiş de atama yoluyla, dıştan yapıştırılma yoluyla, işlevsellikten evrimleşen bir şey imiş. okudum, düşündüm, vazgeçtim. bu iddiamı da değiştirdim.

söylerken utanmıyorum, pişmanım. ayrıca zaman çizgisi uzatıldıkça yumuşak vazgeçişler, düne edilen küfürlere evrilir. daha da uzatılırsa zaman, kişi artık kendisine öyle yabancılaşır ki ruh değiştirdiğini bile iddia edebilir. etmelidir de. doğrusu budur. kendi gençliğini “taze cahil” diye çağırabilenler beri gelsin.

örnekler çoğaltılır… ben derim ki pişmanlığın iki cinsi var;

“bugünkü bildiklerimi o gün bilsem farklı eyler, farklı konuşurdum,” demek bir bilgi hayıflanması ki tanrı veya kahin olmadığımıza göre bu gerçek bir pişmanlık sayılmaz. “keşke, kuşlar gibi uçabilsem,” demek gibi bir şeydir bu; dilek, temenni, hayal… bunu geçiniz.

bugünkü aklım olsa farklı davranırdım! tamam, oldu şimdi. şimdi, gerçek bir pişmanlık yaşanmış oldu. yaşanması gereken de zaten buydu.

az evvel zamana bakışını öğrendiğin adamı tanıyor sayılacağını söylemiştim. kişi, nasıl tasavvur ediyor geçen zamanı? çürüme mi, gelişme mi, döngü mü, yerinde sayma mı? diyebilirim ki bu tasavvur ediş, kişinin nerede ne yapacağının ipucunu verir.

put gibi, leş gibi, kaya gibi sabit duruculukla övünenlerin çoğu siyasetçi. onların psikolojiden nasibi yok, geç. kurnazlık olsun için derler bunu, aptal değillerdir. geriye kalanlar aptaldır. her iki ihtimalle de cahildir bunu diyen. bin yıldır sabit durduğunu iddia eden ve özellikle de bununla övünen cahildir. değilse de puttur, leştir, kayadır.

pişmanım.

“pişmanım” için bir yorum

  1. -Faust (yalnız başına)

    Nasıl da hiç yitirmiyor umudunu,
    Hep yavan işlerle uğraşan bu kafa;
    Doymak bilmez ellerle hazine avlıyor,
    Ve bir solucan bulunca da seviniyor!

kanaatiniz nedir?

%d blogcu bunu beğendi: