bakılmak

yazan:

  • 2 dakikalık bir metin-

sahnede say kendini. herkes sana doğru bakıyor; alkışlıyor, kameraya alıyor, izliyor ve gülüyor. sen bir bakılansın o durumda.

alkışlayanlar, gülenler, izleyiciler arasında olsaydın, bakan derdim sana.

seninle karşılıklı konuşmaktayız. sohbet etmekte, söyleşmekteyiz. işte burada hem bakan hem bakılansın, yani bakılan bakansın.

sual: hangisinde daha kendinsin? bakılanlaşmak, nesneleşmek seni kendin olmaktan çıkartmıyor mu? gözüken bile değil, gösteren değil misin bakılanken? yani sen bir teşhir içindeyken kendilik veya kişiliğinle değil, kimliğinlesin. kimliksiz dolaştığın mı var ki?

farkı şöyle anla…

evinde, televizyon karşısındasın. bir şeyler izlemekte, oturmaktasın. sen bir bakan mısın? hayır. sen bir dikizleyensin. bakan olman için bakılabilir de olman lazım. tiyatroda otururken alkışlayışına, gülüşüne, izleyişine bir poz veriyordun. yani bakarken bile bakılabileceğini aklından çıkarmıyordun. evinde televizyon izlerken bakılan olma ihtimalin hiç yokken bakıyor, yani dikizliyorsun.

farkı şöyle de anla…

bir kapının deliğinden dikizliyorsun yan odayı. orada soyunanlar, giyinenler, bakılabilir olmadığını düşünenler var. sen onlara bakmakta iken birden koridorda birisi belirse de seni dikizlerken görse ne hissedersin? bu misal sartre’a ait. işte o an dikizleyen olmaktan bakılan bakan olmaya geçiverirsin. bu hissi anladın mı?

asıl sual şimdi geliyor, günün kaç saati bakan, bakılan, bakılan bakan veya dikizleyen olarak, ne kadarı hiçbiri olarak geçiyor? yani bakmaz ve bakılmaz geçen bir saniyen oluyor mu?

sabah kalktığında yalnız değilsen, bir kere zaten bakılarak başlıyorsun güne sen bakabilsen de. kahvaltını yalnız yapıyor değilsen de. ve sokakta zaten bakıla bakıla gidiyorsun işine. işinde bakılmaktasın bakıyorluğun sürse de. tuvaletlerde bir tek ferahlıyorsun bakılan olmaktan kurtulduğun için ama bu sefer de kendinden kaçmak için sen bakan kalıyorsun elindeki telefon ile. telefonlarda diğerlerine ait hayatlara bakanlar dikizleyendir. dikizleyendir çünkü senin nasıl baktığını kimse göremiyordur, hiç değilse dikizlenen göremiyordur. yo, kabahat değil. dikizlenen de zaten bakılanlık için teşhir ediyor kendini. benim burada dediğim şey şu,

sen kendine hiç uğramadan tüm gününü bakmak ve bakılmaklarla geçiriyorsun. ikisinden de kurtulmanın yolu sessizlik, yalnızlık ve yalıtılmışlık. terk edilmiş çok önemli bir alışkanlık, koltukta öylece oturmak… mesela uzaklara dalmak… mesela susmak, sadece susmak… dikizlemeden, bakmadan ve bakılmadan… sadece durmak, durabilmek…

kendine yabancılaşman, devamlı huzursuz olman, hiçbir yere ait hissetmemen, uykusuzluk ve kötü rüyalarının sebebi bu işte. bakmaklardan, bakılmaklardan kurtulduğun anların hiç olmaması. tüm zamanın kendinden kaçarak geçirilmesi. tüm ömrün sadece bakarak ve bakılarak geçirilmesi.

sonra da diyorsun ki “kendimi yabancı gibi hissediyorum.”

niye acaba?

“bakılmak” için bir yanıt

  1. .. avatarı
    ..

    Başkası gülerse sana, ona acıyabilirsin;
    ona gülme sırası sana gelirse, kendini asla bağışlama.
    Başkası seni yaralarsa, unutabilirsin;
    ama onu yaralama sırası sana gelirse,
    o sana ebediyen içerleyecektir.
    Gerçekte, başkası, senin başka bir bedene bürünen çok duyarlı benliğindir.

    Kum ve Köpük – H.Cibran

kanaatiniz nedir?

emre timur sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et