nietzsche: deliren peygamber

yazan:

  • 6 dakikalık bir metin-

yılın son paylaşımı ağabeyime gelsin…

hayatımda okuduğum en kalın dördüncü kitap olma özelliğine sahip olan julian young tarafından yazılan, iş bankası kültür yayınları’ndan çıkan “nietzsche-bir filozofun ve felsefesinin biyografisi” adlı kitabı sonunda bitirebildim. yorumumu üç başlıkta toplayacağım:

1-kitap hakkında

kitap, nietzsche’nin girip çıktığı tüm kapıları, öksürme sayısını, neredeyse saniyelik raporlar halinde yazıyor. kesinlikle sadece meraklısına öneririm. yani öyle nietzsche hakkında biraz bilgi edinelim diye okunmaz. iki açıdan yorucu; felsefesi ve özel hayatını beraber izlemek ama bir yandan da iyi çünkü havada uçuşan, uzaydan inen bir felsefe olmaz, özel hayatımızla organik bir bağ içindedir. o yüzden bu adam, kadın düşmanı olduysa gerekçelerini görüyorsun, sürüye, hristiyanlığa kızıyorsa gerekçelerini görüyorsun. yani ne oldu da ne düşündü için iyi bir özet. özet diyorum ama yazılmış en cüsseli nietzsche biyografisi olmasa da türkçede bundan cüsselisi yok. ve ayrıca sadece bu kitabı okuyarak işin doğrusu nietzsche’nin kendi yazdığı hiçbir şeyi okumasanız bile kendisi ve felsefesi hakkında öğrenemeyeceğiniz bir şey kalmıyor.

bol bol mektup yazmış merhum, önemlileri kitapta. kendisine gelen mektuplar da öyle. her kitabı çıkmadan önce yaşadıklarının iyi bir özeti ve kitap yazım süreci anlatılıyor. nihayetinde yazdığı her  kitabın bir özeti ve hakkında yapılan eleştiriler… tabii yazarın bakış açısıyla da tartışmalar var.

ben nietzsche hakkında geniş bir bilgiye sahiptim ki kendisi başat filozofum olur benim. ona rağmen çok şey öğrendim ve kenarda, bir başucu kaynağı olmaya devam edecek bu kitap. altı çizilecek çok şey vardı elbette.

yine kitabın bir iyi tarafı da salt nietzsche hakkında olmaması. esinlendiği veya eleştirdiği ne kadar filozof varsa tanıma şansınız var. mesela kant ve schopenhauer hakkında hiç de fena olmayan bir özet alacaksınız. ben kitabına dair bir şeyler duyduğum ama hiç okumadığım, merhumun kankası rohde’un psykhe’sini okumaya karar verdim kendisini yakından tanıyınca.

2-nietzsche hakkında

bir deli adam, bir hasta adam ve bir acı küpü… bin bir çeşit sağlık sorunuyla hayatı boyunca uğraşmış durmuş. vay sahil bana iyi geliyor, vay dağ havası kemiklerime iyi gelmiyor, vay yazın migrenim azalıyor da rüzgarda burnum akıyor… mektuplarında devamlı mevsim sağlık ilişkisi var. sağlık, bir adamın hayatı üzerinde çok belirleyici olabilir. her şeyi ama her şeyi öyle çok etkiler ki sağlığı başka türlü olsa nasıl bir adam çıkardı, diye düşünmeden edemiyorum. son derece ince kalpli bir adamdır ki bununla ilgili bir yazım da var. çok dindar, ilahiler söyleyerek başlıyor hayatına ama azılı, en azılı, en şedit bir hristiyanlık düşmanı olarak ölüyor. seviyor, seviliyor ama bolca da reddediliyor. adamakıllı bir sevgilisi var denemez, evlilik teklifleri var havada kalan ve hastalık kaptığı randevuevleri. eşcinsel olduğu iddiaları ile gündeme gelmeye çalıştı bir iki tarihçi sonradan ama tamamen palavradır. kadınlara ilgisinin olduğunu kesin biliyoruz. çok ama çok sıkı bir wagner hayranlığı ve schopenhauer hayranlığı olan bir evre de hayatının ikincisi evresini teşkil ediyor, ilki olan dindar nietzsche’den sonra. wagner ve schopenhauer’dan soğuması ve üniversiteden sağlık sorunları yüzünden emekli olup şehir şehir gezinmeye başladığı evre de olgun nietzsche evresi. üçüncü evresi pozitivist. bence o hasta kalbin çıldırması sadece babasından aldığı genler yüzünden değil. şiddetli bir sanat ve anlam düşkünlüğü olduğu halde verili anlamı ve her türlü metafiziği ayaklarının altında çiğnemesi o adamı çıldırtan şeydi. evet, ömrünün son 11 yılında bakıma muhtaç, zihni kapalı yaşadı. en şiddetli travmaları da babasının, ağabeyinin ölümleri, wagner ayrılığı, din düşmanlığı ve salome faciası.

3-nietzsche’nin felsefesi hakkında

nietzsche öyle bildiğiniz anlamda bir filozof olmadı hiç. belki başlarda yeltendi ama zaman ve bence karakteri onu başka bir yere sürükledi. o bir peygamberdi, dervişti, bilgeydi, ozandı, sanatçıydı, şairdi ama filozof değildi. onun muadilleri kant’lar hegel’ler değildi, konfiçyus, buda, haydi espri yapalım yunus veya mevlana. edebiyat ve felsefenin birbirine değdiği bir alan var; işte nietzsche tam oradaydı ki yaşamının sonlarında yeltendiği şey yeni bir din kurmak, bir düşün biçimi olarak değil bir yaşam biçimi olarak felsefe yapmak… gelişen, değişen herkes gibi aşamalı bir hayatı var demiştik ki bu çok önemli. bilirsiniz, bizim siyasetçiler kırk yıldır aynı şeyi söylemekle övünürle. güya hiç kıvırmıyorlar, davalarından dönmüyorlarmış. bir tekâmül edici için böyle şeyler saçmalıktan öteye gitmez. nietzsche ilk dönemler schopenhauercı, karamsar ve metafizikçiydi ki bu onu bir anlamda kantçı kılar. sonra iyimser oldu, kaderini sevdi, öldürmeyen güçlendirdi ve sahiciliği onu hıristiyanlık düşmanı bir pozitivist kıldı. içinden çıkamadığı şey anlam ve ahlaktı; temelleri olmadığı için yıktı ama tekrar neye dayanarak kuracağını bilemedi. iyinin ve kötünün ötesini öğütledi, sistemci asla değildi kant gibi, yani meseleleri ayrı ayrı değerlendirdi, bengi dönüşe inandı ama ontolojik olarak spinozacı idi. evet, bu pek konuşulmaz ama nietzsche bir panteist olarak öldü. onun “tanrı öldü”sü, gönüller ve toplumlar üzerine yaptığı bir tespit.

şunu söyleyelim felsefe bilmez çünkü okumamıştır. gözü de görmemektedir nitekim. şaka değil, bilmez felsefe. sokrat öncesini biraz bilir, biraz da schopenhauer. mesela kan’tan gıcık olur ama okumamıştır doğru düzgün. sınırlı okuma hakkını başka şeyler üzerinde kullanmıştır. filologdur ama o yönünü pek ön plana çıkartmamıştır.

kitapları okunmamıştır, her kitabı yüzden az satmıştır, onu bile cepten ödemiştir, okuyanlar da yerden yere vurmuştur… ne zaman ki delirmiştir de zihni kapanmıştır, kapısının önü hayrandan geçilemez olmuştur. hayat işte…

zerdüşt’ü yazarken, tarihi ikiye yaracak dev bir kitap olduğunu söylemiştir. şah-eseri odur bir süre ama sonra güç istenci için aynı şeyleri söylediyse de yazmayı planlarken delirmiştir. yalnız son yazdığı deccal, güç istenci için planladığı fikirlerin toplamıdır.

kilit fikirleri şunlardı:

bengi dönüş, yani sonsuz kere doğup aynı hayatı yaşamak ki bana göre dev bir saçmalık. bengi dönüş’ü istiyor olmak diye bir şey de var bu arada. istemiyorsan hıristiyansın nietzsche’ye göre. ona göre en az hıristiyan olanlar subaylar ve yahudi bankacılar ki felsefesinin mirasçısı olarak onları görür.

özgür iradenin olmaması ki bunu sırf hıristiyan papazlarından kaptığı gıcıklık yüzünden bile savunuyor olabilir çünkü böylesine dionysosçu bir adamın determinist bir kaderci olması çok tuhaf.

apollon ve dionysos ikiliğini meşhur etti; apollon, yani düzen, nizam, intizam ve yasa ve kural ve planlamayı temsil ederken dionysos çılgınlığı, şarabı, dansı, müziği, esrimeyi sembolize eder. ölümüne yakın, imzalarını nietzsche olarak değil dionysos olarak attı.

hıristiyanlık bir günah keçisiydi onun için ama nefreti biraz ölçüsüz. nitekim delirmeden önce son kitabının adını bile “hristiyanlığa lanet” koymaya çalıştı.

görünüşün ardında bir şey yoktur, varsa bile gerek yoktur nietzsche’ye göre.

güç istenci, yaşayan her şey güç istenci içindedir, yani gücü talep etmektedir şeklindeki teorisinden soğuyup, ölüm istencini de denkleme koyarken delirdi. freud bu iki fikrini aynen alıp makyajlamış, psikanalizime entegre etmiştir.

sertliği, sürüden ayrılmayı, kaderi sevmeyi salık verdi ve yeni yeşeren bir özgür ruhlular kolonisinden bahsederek öldü. tasarladığı devlet yapısı da platon’unkiyle hemen hemen aynıdır.

her kitabı okunmaz çünkü o namussuz kız kardeşi kitaplara katma çıkartma yapmıştır. yani yahudi-sever  nietzsche’yi ne yapmış ne etmiş nazi sempatizanı haline getirmiş ki hitler bile cenazesine katılmıştır.

tavsiye edebileceğim kitapları şu üçü olabilir;

  • eğitimci olarak schopenhauer
  • böyle buyurdu zerdüşt
  • putların alacakarnlığı

“nietzsche: deliren peygamber” için bir yanıt

  1. A-normal avatarı
    A-normal

    Tanrı nerede?” diye bağırdı. “Söylüyorum. Onu öldürdük – siz ve ben. Hepimiz
    onun katilleriyiz. Fakat bunu nasıl yaptık? Denizi nasıl içip tüketebildik… Bu
    dünyayı güneşinin zincirinden kurtarınca ne yapmış olduk? Şimdi nereye doğru
    hareket ediyor? Ya biz şimdi nereye doğru hareket ediyoruz?”

    Nietzsche

A-normal için bir cevap yazınCevabı iptal et

emre timur sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et