hastalık kelimesini sevmiyorum ama bir miktarını aşmış olduğum bir hastalığa sâhibim. bunu 30 yaşıma kadar tam olarak fark edemedim. çocukken çok bârizdi ama dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu gibi durduğu ve câhil öğretmenlerim devamlı “zeki ama tembel” dediği için gizli kalmıştı.
disleksi bir beyin hastalığı. sol ön lob ile ilgili aslında. yön duyumun çok zayıf olması ile fark ettim ilk önce. mimarlarda, hele ki erkek mimarlarda yön duyusu genelde iyidir çünkü hipokampus gelişkindir. devamlı kayboluyordum ve bazı harfleri devamlı karıştırıyordum. bir arkadaşım kendisi de teşhisli olduğu için bu tahminde bulundu ve üzerine gidince fark ettim. ayrıca bir söyleşimde, harfleri çıkartışımdan bir psikolog arkadaşım şüphelenmişti.
disleksinin çok türü var. ben harfleri konuşurken değil de daha çok yazarken zorlanıyorum. yüzlerce sayfa yazdım, toplam 7 kitabım var ama durum bu. yâni ekstra efor harcıyorum. siz bir cümleyi bir iki sâniyede yazıyorsanız benim deyiş yerindeyse beynim tutuşuyor.
tabiî bir faydasını da fak etmedim değil. kelimeler birbirine çok benzediği için, nasıl desem, devamlı benzer yazımlılar gözümün önüne geliyor ve dilimi özgün kılıyor. meselâ, “tasvip” diyeceğim, “tasdik”, “tahsis”, “tashih”, “tahsin”, “teşvik” filân gibi kelimeler sıralanıyor. hangisinin dışarı çıkacağı karışıyor ve bu da kelime, kafiye oyunları yapmamı kolaylaştırıyor.
meselâ bir de imlâ hatalarından ziyâde yazım hataları yaparım.
târihte de bazı ünlü sanatçı ve bilimciler var disleksi olduğu tahmin edilen. da vinci’yi duyunca rahatlamıştım.
yine de özenilecek bir tarafı yok. ciddi acı çektiğim oluyor. bazen bir kelimeye öylece bakıyorum bön bön. devamlı kayboluyorum harita kullanmazken filân. çekilecek dert değil.
çocuğunuz zeki olduğu halde okuma yazma güçlüğü çekiyorsa, bir danışın derim.
disleksi
