katılmadığım tin yasaları

yazan:

  • 2 dakikalık bir metin-

bazı ortak kabuller var. bunlar o kadar ortak, o kadar kabul ki kimse sorgulamıyor. kutsal gibi bir şey. kaynakları muhtelif ve her toplumda benzerleri var. masaya, ameliyat masasına yatırınca arızaları görünüyor, aksi taktirde kanun gibi, bir yerde söylendiği an konu kapanıveriyor. katılmadığım bir iki ortak tin yasasını ifade edeyim:

1). içi-dışı bir, özü-sözü bir, inandığı gibi yaşamak gibi zırvalıklar olsa olsa düşük düşünme seviyelerinin tutarlılık illüzyonunu beslemek için uydurulmuş yemler. ben yemiyorum. biliyorum ki tutarsızlık evrenin özünde vardır ve tutarlılık olsa olsa bir illüzyondur. ha bu arada, söylemim ve eylemim tabiî ki ayrıdır, aynı olamaz ki.

2). huzur denen mıymıntı ruh halini ölüye yakıştırırım bir tek. diri insana zevk yakışır ve uğrunda yaşanacak bir şey varsa o leş gibi yerde uzanan taştaki topraktaki huzur değil, çağlayanların, fırtınaların, yıldırımların zevkidir.

3). demokrasi denen saçmalığın iyi bir alternatifinin olmaması, kadim alternatifinin daha büyük bir saçmalık olması yüzünden ortalıkta en yüksek îtibarda geziniyor. insan kendisi için en iyi olanı bilmeyendir. bilmeyen olduğu için her şapşalın ağzından çıkan her saçmalığı, tüm insanlık oturup dinlemek zorunda değildir ve seni senin iyiliğin için sen yönetmemelisindir.

4). inanan inanmayan herkes bilsin ki açların halinden anlamak için dünyanın çoğunu oluşturan açlar, bir ay aç kalıyor filân değil. bir deli kuyuya bir taş atmış, yüzlerce yıldır söyleniyor. eğer bir şeye ihtiyacımız varsa zenginlerin hâlini anlamaya ihtiyacımız var çünkü ilginç ve sıra dışı olan açlık değil, aşırı tokluk.

5). sanat ile inceltilmemiş faydacı veya doğrucu ruhlar, her şeyi bunlar ile ölçtüğü için faydasızlığın değerini bir türlü anlayamazlar. oysa ki yüksek görgü, faydasızlığın içindedir.

6). evlenmenin âşık olmakla, sevmekle filân hiç ilgisi yoktur. sosyoekonomik, sınıfsal bir çocuk üretim ortaklığıdır. âşık olunan ile evlenilmesi sakıncalıdır.

7). dünyayı sevgi değil, nefret kurtaracaktır ve en samimi, en sahtesiz, en rolsüz duygu nefrettir.

8). tartışarak doğru açığa çıkmaz, diyalektik bilen halkı iknâ etmiş olur.

9). insan kötüdür, toplum daha kötüdür.

*omurga 2.etik 3.estetik acı aforizma ahlak akıl anlam aşk ben bilim cemiyet değişim doğa duygu edebiyat estetik etik evrim felsefe insan kitap mimesis mutluluk nietzsche psikoloji roman sanat sevgi sinema sosyoloji söyleşi sürü tekamül tin us varoluşçuluk zeka çürüme ölüm öteki özgürlük şair şiir şizofren

“katılmadığım tin yasaları” için 2 yanıt

  1. […] “ya göründüğün gibi ol ya olduğun gibi görün!” […]

  2. […] ne büyük talihsizlik ki ahlâk (latince “moralis”) veya etik (eski yunanaca’da “ethikos”) kelimelerini duyunca akıllara ilk önce kadın, sonra da çıplaklık gelir. peki ahlâk nedir? bir kedi bir fareyi yerken kötülük mü eder? hayır çünkü doğasıdır. inek çim yerken çime kötülük etmez ve dolu yağdırırken kötülük etmez bulutlar tarlaya (bknz: teodise). ya da kuşunuz parmağınızı ısırınca kötülük demeyiz, bebeğiniz evi yaksa da. acı mı, belki. hazla/acıyla ölçemeyiz kötülüğü; ön şart başka: akıl. demek akıl yokken “tabii” diyoruz her şeye. delinin de bakılmaz kusuruna, sarhoşun, yaşlının ve uyuyanın, cinnetlinin. kötülük edebilme yeteneği akıl sayesinde mümkündür ve kötülük yeteneği bulunmayanın iyilik yeteneği de yoktur. yani doğal, iyi ve kötü eylemler var sadece. peki niyet mi mühim sonuç mu? kant gibi cevap vereyim: niyet. çünkü bizim yaratımlama yeteneğimiz yok ki iyilik yapalım; en fazla iyi niyetli bir şeyler yapar, denize atarız. yani birine iyilik edelim derken zarar da versek, adı iyiliktir. bizim elimizde bir zayıf talep var beyne gönderdiğimiz ki emir bile veremiyoruz, rica, istirham… bediüzzaman’ın örneğidir, on güçlü ve akıllı adamın on günde yaptığı kulübeyi, bir haylaz çocuk on saniyede yakar. yapma konusunda yetenekli sayılmayız yıkıcılığımız kadar; yani kırıp dökmeyin yeter. ortada bir kötülüğün olması için etkenin akıllı, edilgenin canlı olması asgari şart; kedi ve bebek arasında etik doğmaz mesela. ilk kaide şüphesiz ki tarafların rızasıdır. rıza varsa etiktir, nokta. kaldırımıma tüküremezsin, bana doğru bakamazsın, duygumu ememezsin, şayet rızam yoksa. kendilik “kime ne”, ahlâksa “bana ne” diyebilmekte. mahremde rıza varsa hürriyet sonsuzdur; umuma açıkken şahitler de denkleme girer. rıza konusu muğlaksa, olmadığı varsayılır. bu sefer herkesin temel kendilik hakları dikkate alınır. tapma, düşünce ve nefretin suçu olmaz; eylemdir mühimi. ikinci kaide, yolun başındaki söz esastır. yolda giderken kurallar esnemez. üç, doğrular savunulurken hayatlarımızdaki kötülüğe göre değerleri yamultulmamak, kötü de olsak iyi de olsak iyiyi savunmak asgari ödev. kimseyi de iyi yapamazsınız; aile, öğretmen, toplum olarak travmaya sokmayın, yoldan çekilin yeter. […]

kanaatiniz nedir?

emre timur sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et